18 May 20235 Dakika

Setenay Alpsoy ile Sürdürülebilir Sanatlar Üzerine

Post thumbnail

Sürdürülebilir Sanatlar Söyleşileri başlıyor. Hendeseli’ye konuk olan sanatçılar ile yapacağımız söyleşiler yalnızca sanat, sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir sanatlar üzerine.. Bu seri günümüze, geleceğe ve gerçekliğe dair satır aralarıyla kapsamını genişletecek ve daha da renklenecek. Serinin ilk bölümünde şehirleri ve mimariyi sanatsal bir dokunuşla anlatan ressam Setenay Alpsoy’u ağırlıyoruz. Keyifli okumalar!

  1. Önce Setenay Alpsoy’u daha yakından tanıyalım ve Hendeseli okuyucularına tanıtalım. Bununla birlikte sürdürülebilir yaşam konusunda nasıl bir rol sahiplendiğinizi de dinlemek isteriz.

Avukat bir babanın en küçük çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya gelen, hala burada yaşayan ve üreten bir sanatçıyım. Kendim büyürken, hoyratça büyümesine şahit olduğum “beton orman”dan sanatsal anlamda besleniyorum; bazen tek başlarına birer karakter, bazen ise bütün halinde bir doku olarak ele aldığım binalar ile kent peyzajları betimliyorum.

Şehrin bir yaşam alanı olarak sürdürülebilir olması için, onu gelir ve fırsat kapısı olarak gören anlayışın sebep olduğu yıpratıcı görüntü ile seyirciyi karşı karşıya getirip; yaşama pratiğimiz, yeni sorularla bakmayı, yeni olasılıklar düşünmeyi mümkün kılmaya çalışıyorum.

  1. Sürdürülebilirlik hayatınıza nasıl yön verdi? Evinizde, çalışma alanlarınızda ve sosyal yaşantınızda sürdürülebilirlik adına neler yapıyorsunuz?

2018’den bu yana, tuvalin sınırlarının dışına taşarak üretmek için bir dürtü hissediyorum. Kentle daha organik bir bağ kurmak adına, “kentsel atıklar” olarak tanımlanabilecek “buluntu objeler” ile yeni bir anlatım yakalamaya çalışıyorum. Yeni pvc doğramalar ile değiştirilmek üzere sokağa bırakılmış ahşap pencereler, binalardan düşen btb ve mozaik kaplamaları üretimime dahil ederek, onların da yeni bir işleve kavuşarak varlıklarını sürdürmesini sağlıyorum.

  1. Kendi perspektifinizden sürdürülebilirlik ve sanatta sürdürülebilirliği nasıl tanımlıyorsunuz?

Günümüzde üretim ve tüketimin tüm alanlarında, malzemenin çevresel etkilerini dikkate almak hepimiz için kaçınılmaz hale gelmiştir. Sanat söz konusu olduğunda, sanat eserinin yüzlerce hatta binlerce yıl bozulmadan kalması gerektiği anlayışının da değişmekte olduğunu gözlemliyorum. Giderek daha fazla sanatçı, kullandıkları malzemenin geri dönüşümünü dikkate alarak; sürdürülebilir ve ekosistemi korumaya yönelik bir anlayışla üretim yapıyor.

Sanatçının sürdürülebilir materyaller ve geri dönüştürülmüş malzemeler kullanarak üretmesi, iklim ve çevresel sorunlar ile ilgili konuları bilinçli olarak teşvik eden sanat eserleri ortaya koyması bence elzem.

  1. Sürdürülebilirlik konusunda sanatın rolü nedir size göre? Kültür ve sanat politikalarını sürdürülebilirlik açısından yeterli buluyor musunuz örneğin?

Sanatın, kendisine maruz kalan insanın zihnini ters yüz etmek ve var olanı sorgulamaya itmek gibi bir görevi var. Bu anlamda sürdürülebilir bir yaşam için sanatın en büyük rolünün içerik ile olabileceğini düşünüyorum. Sadece ülkemizde değil ve sadece kültür sanat politikalarında değil, topyekün tüm gezegende sürdürülebilir bir varoluş için bir uyanışın teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

  1. Sanat üretirken sizi harekete geçiren konulardan da bahsedelim. Üretim motivasyonunuz ve ilhamınız neler?

Sanat hayatımın başlangıcında beni harekete geçiren, yapıların barındırdığı “yaşanmışlıktı” ve binaları tek tek birer karakter veya figür olarak ele alır, ışık gölgeci bir üslupta dramatik kompozisyonlarda resmederdim. Resmim kenti topyekün kavramaya başladığında, lokalden bağımsız daha evrensel bir kent anlayışına doğru gittiğimi ve izleyicide de bunun kabul gördüğünü hissettim.

Her biri önlerinden defalarca geçtiğim, hala da geçmeye devam ettiğim, hemen her gün gördüğüm, hayatımın içinde olan “cephelerden” yola çıkarken, tuvale taşıdığımda onlar artık mevcut yer ve geçmişlerinden kopuyorlar.

  1. Şehirleşme kavramı sizin için ne ifade ediyor? Eserlerinizde gördüğümüz dış cephe tasvirleri sürdürülebilir kentleşmeye dair neler söylüyor?

Espasın içinde gökyüzüne yer bırakmadan, gökyüzünü ancak öndeki yapının yüzeyinde yansıyan karşı binaların ardında tutarak; her gün önünden geçtiğimiz, ezberlediğimiz, kokusunu tanıdığımız, giderek içinde sıkıştığımız kentte nefes almakta zorlandığımızı hissettirmek istiyorum. Bunda ne bir kabulleniş ne de değişim için bir dayatma söz konusu değil. Tanıdığımız cephelere başka bir gözle, başka bir ışığın altında; onları ilk defa görürcesine, yeni sorular ve olanaklar ile tekrar bakmak, kentin geçmişi ve geleceği ile hesaplaşırken “an”ı betimlemek istiyorum.

  1. Evet şehirler, mimari ve dış cepheler eserlerinizde sürekli gördüğümüz öğeler. Eserlerinizde zaman zaman çirkinliğin estetiğini vurguluyor ve seyirciye yorumlama alanı açıyorsunuz. Bu işleriniz için sürdürülebilir olmayan şehirleşmeye karşı yükselttiğiniz bir ses diyebilir miyiz?

Plansız şehirleşme ile aç gözlü bir şekilde büyüyen ve değişen kentten beslenirken ona güzelleme yapmak gayretinde olmadım hiçbir zaman. Sanatın “tezattan” beslendiğini düşünüyorum; doğup büyüdüğüm kentin yeşili yutan beton bir örtüye dönüşmesine şahit olsam da ondan kopamıyorum ve hatta kendi çocuklarım ile burada yeni kökler salıyorum.

Hayatın kendisinde olduğu gibi çalışmalarımda da hem keder ve serzeniş hem de umut ve coşku var.

  1. Bir sanatçı, bir ressam olarak sürdürülebilir olmanın sizin için anlamı nedir? Bu konuda ne gibi kaygılarınız var?

İki çocuklu bir anne ve ressam olarak gündelik hayatımda zaman yönetimi çok önemli hale geliyor. Çalışmaya zaman açmak annelik mesaisinden sonra geliyor. Sanatımı sürdürebilmek başlı başına bir kaygı unsuru elbette ama çocuklarını geleceğe taşıyan ebeveynler olarak sürdürülebilir bir yaşam en büyük isteğim.

  1. Son olarak sürdürülebilir sanatlar ve sanatta sürdürülebilirlik konusundaki düşüncelerinizi de öğrenmek isteriz.

Sanat eserinin, özellikle plastik sanatlarda maddi varlığını “sonsuza” dek sürdürme gayreti büyük bir tezat ve tartışma konusu olabilir. Elektronik ortamda üretilen ve koruma altına alınan NFT gibi sanat eserleri, bu dönüşümün mihenk taşı olabileceği gibi; “elektrik var oldukça sonsuza dek yaşayacak” bu eserlerin karbon salınımına ne etkisi olur onu da araştırmak gerekir. Henüz benim için çok bakir olan bu alanda da çalışmalar yapıyorum.

Share:

Etik Üretim, Sorumlu Tüketim

menü

takipte kal

Hendeseli Blog © 2023 | Tüm hakları saklıdır.