Hendeseli Tasarımcılar ile yaptığımız söyleşilerinin yeni bölümünde konuğumuz Yasin Yaman.
- Yasin Yaman isminden ve Pinchwerk markasının ortaya çıkışından bahseder misin?
1984 yılında İstanbul’un Süleymaniye semtinde doğdum. İstanbul’un tarihi dokusu ve mimarisi benim için her zaman büyüleyici olmuştur. Tasarım alanında lise yıllarında başlayan yolculuğum, grafik ve UI/UX tasarımı alanında devam etti. Foto-manipülasyon çalışmaları ise benim özgün tarzımı bulduğum alan oldu. Gezmeyi, keşfetmeyi çok severim. Özellikle İstanbul’un her dokusunu hissetmek, keşfetmek beni heyecanlandırıyor. Aynı zamanda uzun yıllardır bisiklet kullanıyorum. İstanbul’un her bir köşesini de bisikletle keşfettim diyebilirim.
- Hangi alanda çalışmalar üretiyorsun? Ürettiğin alanla ilk bağı nasıl kurdun?
Grafik tasarım ve foto-manipülasyon alanında çalışmalar üretiyorum. Bu alandaki ilk bağım, lise yıllarında çizime olan ilgimi fark etmemle başladı. Lise sonrasında aldığım eğitimlerle bu ilgimi profesyonel bir kariyere dönüştürdüm. İstanbul’a olan hayranlığım, tarihi yapılar ve figürlerden aldığım ilham da bu alandaki çalışmalarımı daha da derinleştirdi. Profesyonel iş hayatımda da UI/UX tasarım yapıyorum.
- Çalışmalarının konusunu neler oluşturuyor? Üretmekten en çok keyif aldığın başlık/lar nedir?
Çalışmalarımın konusunu genellikle İstanbul’un tarihi yapıları, mimarisi, hayvanlar ve tarihi figürler oluşturuyor. Özellikle İstanbul teması, tarihi yapılar ve figürlerle birleşen fantastik ögeler, üzerinde çalışmaktan en çok keyif aldığım başlıklar. Her bir tasarımımda estetik ve mesaj verme çabasını ön planda tutuyorum. Son zamanlarda yapay zeka programlarını kullanarak bu o fantastik dünyayı daha da derinleştirmeye çalışıyorum. Tabi, derinleştirme yine manuel gerçekleşiyor. İstanbul dışında, Türkiye’deki tarihi yerler, eserlere de odaklanmış durumdayım. Yanı sıra istif serisiyle de İstanbul’un tarihi ve turistlik bölgelerini, Türkiye’nin yine tarihi ve turistlik bölgelerini ve dünya başkentlerini hem yapay zeka hem foto-manipülasyonla resmetmeye çalışıyorum.
- Üretim aşamasına geçmeden önce nasıl bir hazırlık süreci geçiriyorsun? Sana süreçte eşlik eden kaynaklar oluyor mu?
Detaylı bir hazırlık süreci var açıkçası. Daha öncesinde not aldığım, gördüğüm, gündemde olan ya da gündeme gelmesi gereken yer, mekân, eser, bölge gibi noktaları nasıl kendi çalışmamla ortaya çıkarabilirim diye bir fikir planlama sürecim oluyor. Gerisi tasarım aşamasında geliyor. O süreçte çok şey değişiyor, belki düşündüğümden daha farklı bir şey de çıkabiliyor ortaya. Profesyonel tasarım araçlarını kullanıyorum. Genel olarak bir eserin ortaya çıkması da 10-15 gün gibi bir zamanı alabiliyor. Genel olarak farklı tasarım programlarını kullanarak, her bir tasarımı uzun ve titiz bir süreçte gerçekleştirmeye çalışıyorum.
- Antroposen, niteliksiz ürünlerin popüler olduğu çağda üreten bir tasarımcı olmak nasıl bir durum? Bu dönem atmosferinin işlerine etkisi nedir?
Antroposen çağında, niteliksiz ürünlerin popüler olması bir gerçek. Esasında ben de tam olarak antroposene karşı belki ütopik, ideal ya da olması gereken bir dünyayı tasarlamaya çalışıyorum. Ya da her şeyin güzel ve doğal olduğu eski zamanları. Hızlı bir tüketim içerisindeyiz. Sanat eserleri de bu tüketimden nasibini almış durumda. Eskisi gibi sergilere gitmiyoruz ya da gitsek bile çoğu zaman bu bir popüler kültür faaliyeti olduğu için gerçekleşiyordur. Bir fotoğraf çekip hikâyede paylaşma amacı taşıyan deneyimler gibi. Artık hemen hemen tüm ürünler, buna sanat eserleri de dahil maalesef çoğu zaman bu popülerliğe hizmet etmekte. Elbette, nitelikli eserler ve üretenler vardır. Ancak, dijitalleşen dünya, kültür sanatı da dijitalleştirdi ancak yanında hızlı ve popüler tüketimi de getirdi. Dijitalde nitelikli eser üretimini önemsiyorum. Daha farklı perspektif oluşturma, eskiyle yeniyi harmanlama, olması gerekene karşı farkındalık oluşturma, sahip olduğumuz değerler, mekanları farklı perspektifle izleyicinin karşısına çıkarma ve onu unutturmama esasında amacım. Bunu başarabiliyorsak bir nebze, ne mutlu bize.
- Tasarım alanındaki sürdürülebilirlik politikalarıyla ilgili düşüncelerin nedir? Geliştirmek adına neler yapılması gerektiğini düşünüyorsun?
Dijital sanatın ve dijitalleşmenin sürdürülebilirlik açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Fiziksel eserlerin değerini korurken, dijital eserlerin de sürdürülebilirlik politikaları kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu alanda daha fazla politika geliştirilmesi ve dijital sanatın çevresel etkilerinin göz önünde bulundurulması gerekiyor. Etik sorunlar, telif hakları, felsefeden uzak anlatımlar gibi birtakım durumlardan korunması gerekir dijital sanatın.