Hendeseli Sanatçılarla yaptığımız Hendeseli Sanat Söyleşilerinin yeni bölümünde konuğumuz Sema Gümüş Öğüt..
- Sema Gümüş Öğüt isminden bahseder misin?
Denizli, Çivril doğumluyum. D.E.Ü. Buca Eğitim Fak. Görsel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim Ana Sanat Dalı mezunuyum. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Ana Sanat Dalında "Tarikatların Sanata Bakış Açısı" konulu tezim ile yüksek lisansımı tamamladım. 1995 yılından bu yana MEB’e bağlı sanat eğitimcisi olarak çalışmaktayım. Sanat çalışmalarımı bireysel atölyemde sürdürmekteyim.
- Hangi alanda işler üretiyorsun? Ürettiğin alanla ilk bağı nasıl kurdun?
Resim alanında eserler üretiyorum. Çocukluğumdan çizerdim dersem, "hayır". Ben küçük bir ilçede, doğanın içinde büyüdüm. Meyve ağaçları, çam, meşe, palamut, asma, sebzeler, otu, ayrığı, hayvanı her biriyle iç içe. Samimi, güvenilir ve şen idi. Evler, irimler, çalı çırpılar, yeşilin ve rengin her tonu yaşamımdaydı. Çocukken ağaçların kuru dalları, taşlar, çamur, mısır koçanları gibi doğal objelele oyunlar oynardık. Farklı farklı objeleri birbiriyle ilişkilendirmek, oradan hikâyeler çıkarmak bana çocukluk yıllarımda tıpkı şimdiki gibi inanılmaz keyif verirdi. Bir süre sonra ise o eğlence benim için izlenimlerimde ifade aracı haline geldi.
- Çalışmalarının konusunu neler oluşturuyor? Üretmekten en çok keyif aldığın başlık/lar nedir?
Doğa; yeşiliyle, çiçeğiyle, böceğiyle, toprağı, havası, suyuyla. Kimi zaman yok olan renkler, kayıplara karışan bereketler, kimi zaman var olanı hatırlatmak adına her türlü rengin dansı. Doğa, canlılığın inanılmaz değişimi ve döngüsü.
- Üretim aşamasına geçmeden önce nasıl bir hazırlık süreci geçiriyorsun? Sana süreçte eşlik eden kaynaklar oluyor mu?
Doğa yürüyüşleri, bağ, bahçe keşfi, sokak, mahalle dolaşmayı çok severim. Bol bol fotoğraf çekerim. Fotoğraflar çekerek çalışmalarımın oluşum sürecini tasarlarım. Çalışmalarımda doğanın ve mekânın insan ruhuna etkilerini yansıtmayı amaçlarım. Bazı çalışmalarımda doğadan kesitler alarak oldukça yakından ve detay çalışır, bazılarında ise topraktan fışkıran her şeyin yükselerek boşluğa yönelişini işlerim. İnsanın doğadan güç alarak özgürleşen zihnini, çağrışımlar yoluyla düşünceler evreninde dolaştırmayı amaçlarım.
Mutluluk saçar gibi gösterilen tatlı dayatmalarla yeni yeni yaşam biçimleri insani yönlerimizi örseledi, erozyona uğrattı ve uğratmaya devam ediyor. Planlanmış, kurgulanmış bir oyunun içinde dağıtılan rollerimizle biz, bir şekilde yaşama tutunmaya çalışıyoruz. Muhteşem diye baktığımız dünyalarımızdaki tüketim, yerleşim mekanlarımız ve teknoloji, AVM’ler, çok katlı apartmanlar, plazalar, folk artlar ve bu mekanların balkonlarında, teraslarında saksılarda yetiştirdiğimiz ağaçlarımız, çiçeklerimiz. Doğaya özlemimizi bir türlü gideremiyoruz, çünkü onunla aramıza sürekli yeni duvarlar örülüyor. Doğanın müthiş döngü ve uyumunu kaçırdığımızı düşünüyorum. Ve üretirken eserlerimi bilinçli bir yaklaşımla yeşil ve renkli olan geçmişi hatırlatırken, geleceği sorgulayarak hatırlatmayı tercih ediyorum. Rengiyle, dokusuyla ve ruhuyla duygularımıza temas etmelerini ve doğaya aidiyet duygusunu vermeyi hayal ediyorum.
- Seni etkileyen, işlerini yönlendiren ekol ve dönem hangisi?
Empresyonist Dönem.
- Antroposen çağında üreten bir sanatçı olmak nasıl bir durum? Bu çağın işlerine etkisi nedir?
Antroposen kavramı “insan çağı”. Modernitenin, sonrasında kapitalist ve Neo-liberal politikaların getirdiği doğaya hâkim olma arzusu öylesine yoğun ki... Üretim ilişkilerindeki eşitsizliklere karşı meydan okumayan, insan. “Ben” – “Ben” Bu yönüyle yaşanan çevresel sanatsal krizin insanlığın gelmiş olduğu değil, insan eliyle yaratılan bir kriz olduğu konusunda kalmanın yanında popüler kültürün hızlı üretip tüketen yoksun yönü. Yaşanan çevresel krizin gerçek nedeninin sosyal, ekonomik ve politik arenadaki güç savaşları ve dolayısıyla estetikten uzak şekillenmesi olarak alıyorum. Tabii günümüzde bu durumlar yoğun yaşanırken üretim zor olsa da, her dönemin her zaman farklı zorlukları olduğunu düşünüyorum. Doğal olarak her dönemde olduğu gibi günümüzde de doğa-insan, geçmiş-şimdi ilişkisinin çalışmalarıma etkisi olduğunu düşünüyorum. Bireysel çaba ile kendimi sürekli sorgulayarak üretmeye çalışıyorum. Gelecek?
- "Sürdürülebilir sanat" sana ne ifade ediyor? Sanat alanındaki sürdürülebilirlik politikalarıyla ilgili düşüncelerin nedir? Geliştirmek adına neler yapılması gerektiğini düşünüyorsun?
Sanat sürdürülebilir olandır. Zamansız olan, her zaman ileriye giden dönüşebilen dönüştürülebilendir.
Sürdürebilirlik politikasındaki -Büyük yol haritamız Niyet-İyi Niyet, -Art Niyetsiz Olmak, -Saygı-Saygı Duymak- olmalı. Neye peki derseniz: Doğaya, onun içindeki her tür var oluşa ve yeryüzünün kapasitesine. Saygı Duymak. “O” Geçmiş -Şimdi-Gelecek…
- Sanat sanat için midir? Yoksa sanat, toplum için midir?
Sanat benim için olduğu kadar toplum içindir de. Çünkü toplum, benim gibi bireylerden oluşur.
Üretim sürecinde günümüz döneminden etkileniyorum. Etkilenmemek mümkün değil. Üreterek duygularımızı, düşüncelerimizi, tepkilerimizi, öfke ve kırılganlıklarımızı ifade ediyoruz. Kavgalarım kendi ölçeğimde büyük. Kendimi ifade etmek için üretirken benim olan obje, izleyenle buluşuyor. Böylece kendim için yaptığım şeyi-objeyi izleyenle buluşturduğunda toplum için oluyor. Ve izleyenler yaptığım objeye kendi açılarından ne yüklerlerse, objem değişim ve dönüşüm yolculuğuna devam ediyor.