27 Tem 20243 Dakika

Özgür Aktaş ile Söyleşi

Post thumbnail

Hendeseli Sanatçılarla yaptığımız Hendeseli Sanat Söyleşilerinin yeni bölümünde konuğumuz Özgür Aktaş..

  1. Özgür Aktaş isminden bahseder misin?

“Çocukluğumdan beri çizmeyi çok seviyorum” ile başlamıyor hikâyem. Evet her çocuk gibi ben de çizerdim ama çizme eylemi çoğul olandan kaçış idi; o zamanlar çizmeyi seviyor muydum?: Halen kararsızım. 1998 yılında Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalını kazandım. Heykel ana sanat alanını isterken, son anda grafik tasarım alanını seçtim. Aynı fakültede Araştırma Görevlisi oldum. Yüksek Lisansımı bitirdim. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümünde de sanatta yeterliğimi tamamladım. Halen Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Resim İş Eğitimi Anabilim Dalı'nda Doçent olarak akademik kariyerimi sürdürüyor ve üretmeye, eğitmeye dört elle sarılıyorum.

  1. Hangi alanda eserler üretiyorsun? Ürettiğin alanla ilk bağı nasıl kurdun?

Her ne kadar grafik tasarım alanında uzmanlığımı tamamlasam da, üretim konusunda doyumsuzum. Kültürel üretim alanlarında sınırların silikleştiğini hatta yok olduğunu düşünen biri olarak çalışmalarımı bir alana, akıma ya da tekniğe bağlayamıyorum. İzlenimlerimin ifadesi olarak çalışmalarım çoğu zaman farklı yüzey ve teknik ile görünüşe ulaşır; bazen bir afişte ya da dijital çizimde, bazen bir kanvasta, bazen bir kontrplak tabakada, v.b.

  1. Çalışmalarının konusunu neler oluşturuyor? Üretmekten en çok keyif aldığın başlık/lar nedir?

Tasarım alanında uzmanlaşmanın etkisi ile konular değişiyor üretimlerimde. Yıllarca aynı konu üzerine üretebileceğimi düşünmüyorum. Çünkü ben de, çevrem de değişiyor. Değişimler olsa da hedefim aynı kalıyor. Her çalışmamda derdim; çerçevesine sığmayan, onu aşıp, izleyiciyle buluşan; izleyicide çoğalan çalışmalar üret-ebil-mek.

  1. Üretim aşamasına geçmeden önce nasıl bir hazırlık süreci geçiriyorsun? Sana süreçte eşlik eden kaynaklar oluyor mu?

Derdim insana dair olan ile. Bazen bir kitap, bazen ise tek bir kavram başlangıç noktamı oluşturabiliyor. Bağlama dair uygun biçem ne ise onu aramakla süreç devam ediyor: Uygun olanları bulmak, arasından elemek, elediklerimin fazlalıklarını atmak… “İlham geldi” ye pek inanmıyorum. Yoğunlaşmaya, soru sormaya, bakış açıları oluşturmaya, sorulara cevaplar kurabilmeye inanıyorum daha çok.

  1. Antroposen çağında üreten bir sanatçı olmak nasıl bir durum? Bu çağın atmosferinin işlerine etkisi nedir?

Antroposen çağının öne çıkardığı kavram “insan”. Sanatta da rönesans, aydınlanma, modernizm ve postmodern gibi ardıl süreçlerle özne giderek merkeze alınmıştır. Her ne kadar bu durum özgürlüğü ön plana taşısa da, ‘ben’ in yüceltilmesiyle özgürlüğün başıboşluk ile karıştırılma sorunu hep vardır. Bu sorun kültürel üretim alanında “ben yaptım oldu” ya dönüşebilecek bir potansiyeli taşır. Elbette böyle bir ortamda kültürel üretim zor olsa da, her dönemin farklı zorlukları olduğunu düşünüyorum. Sanatın doğa, toplum, geçmiş, şimdi ve gelecek ile olan diyalektik ilişkisi dolayısıyla bu dönemin doğrudan çalışmalarıma etkisi var. Çünkü hem beni hem sanat ürününü izleyen özneleri biçimlendiren de bu dönemin kendisidir.

  1. "Sürdürülebilir sanat" sana ne ifade ediyor? Sanat alanındaki sürdürülebilirlik politikalarıyla ilgili düşüncelerin nedir? Geliştirmek adına neler yapılması gerektiğini düşünüyorsun?

Sanat özü gereği, zamanlar üstüdür; son kullanım tarihi olmayan; sürdürülebilir olandır. Sanat yapmak, şimdiye ya da geriye dönerek insan hallerini izleme; izlenimleri insan için olumlu sonuçlar doğurabilecek ifadeleri taşıyan bir biçimde ileri dönüştürme eylemidir. Sanat eskiyecek, unutulacak, kendi başına değerlendirildiğinde bir sonu olana, yeniden bir şans vermektir.

  1. Sanat sanat için midir? Yoksa sanat, toplum için midir?

Bu soruyu kendi üretimlerim bağlamında hiç cevaplamadım. Üretim sürecinin beni zorlamasını, o zorlamaya meydan okumayı, içimde olanı; izlenimlerimi uygun olan en iyi biçimde ve/veya biçimle ifade etmeyi seviyorum. Bu sevgi dolayısıyla, dürüst olmam gerekirse; önce kendim için üretiyorum. Belki de süreç sadece kendim için. Sürecin sonunda ortaya çıkan “şey” benden bağımsız; varlık dışı bir varlık: Her kim karşısına geçiyor ve izliyorsa onda bir anlama dönüşen bir varlık. Son cümleden hareketle de sorunun cevabını vermiş olayım; bence sanat, her kim istiyorsa onun içindir; onda çoğalır.

Eserlerini İncele
Share:

Etik Üretim, Sorumlu Tüketim

menü

takipte kal

Hendeseli Blog © 2023 | Tüm hakları saklıdır.