22 Tem 20244 Dakika

Orhan Gazi Keskin ile Söyleşi

Post thumbnail

Hendeseli Sanatçılarla yaptığımız Hendeseli Sanat Söyleşilerinin yeni bölümünde konuğumuz Orhan Gazi Keskin..

  1. Orhan Gazi Keskin isminden bahseder misin?

Göreceli zamanın bir evresinde var olan, zamandan kopardığı parçalar ile yeni zamanlar türeten ve var olduğu sürece üretecek olan bir bir sanatçı ismi, Orhan Gazi Keskin.

1992 Eskişehir doğumluyum. 2019 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel bölümünden mezun oldum. Mezuniyetimin akabin de atölyemi kurdum. Çalışmalarımı Eskişehir ilinin bir köyünde sürdürmekteyim.

  1. Hangi alanda eserler üretiyorsun? Ürettiğin alanla ilk bağı nasıl kurdun?

Birçok sanatçı gibi multidisipliner çalışıyorum. Görünürlüğümün en üst noktası mermer heykeller oluyor. Komplike olan süreç benim için bir çok farklı teniklerden besleniyor.

İnsan kendini ifade biçimleri arar. Zaman içerisinde insan eli ile yapılmış birçok nesne ile karşılaştım. Bu ifade biçimleri bazen reflesk ile oluşmuş bazen de büyük bir yapının küçük bir parçası olmuş, birçoğu motifleşerek gelenek olarak yapılmış.

Arayışım çocukluğumdan beri dağınık ve karmaşık olan ifade biçimlerinin arasında geçti. Babamın bir sanatçı olması ve onun atölyesinde uzun zaman geçirmiş olmamın payı da yüksek tabii ki.

Çocukken hayvan otlattığımız zamanlarda baraj inşaatında çalışan iş makinelerini izlerdik. Bir makinenin pişmiş topraktan yapılmış üzerinde parmak izleri olan bir seramik parçayı önümüze çıkartması ve o izlere dokunmam ile başladı bu bağ sanırım. Binlerce yıl sonra bu temas bana var olanın kalıcılığını insanın fiziksel varlığından çok uzun olan ifade biçimlerini aramaya yöneltti. Bu yönelim beni binlerce yıl var olacak olan mermer ile çalışmaya itti.

  1. Çalışmalarının konusunu neler oluşturuyor? Üretmekten en çok keyif aldığın başlık/lar nedir?

Çalışmalarım insanın var oluşu ve bu var olmaya dayalı bilincin oluşturduğu deneyimlerden besleniyor. Benden başlayan bu algı, insan bütününde sona eriyor. Form insan ilişkisini tarcih ediyorum. Bana göre bu başlık zamandan ve mekândan soyutlanmış bir aktarım biçimine dönüşüyor. Formunun dışında formlar ya da cinsiyetsiz insan imgeleri... Fakat kendimi tekrar etmektan ziyade teknik ve form sınırlarında kendimi özgür bırakıyorum.

  1. Üretim aşamasına geçmeden önce nasıl bir hazırlık süreci geçiriyorsun? Sana süreçte eşlik eden kaynaklar oluyor mu?

Deneyimler, hisler ve gözlem temelli bir beslenme süreci oluyor. Bu beslenmelerden gelen küçük notlar, eskizler zamanla forma dönüşüyor. Kafamda oluşan bu formlar kilden maketlere dönüşüyor. Bu dönüşüm sürecinin son hali mermer heykeller.

Yaptığım işin ilhamı gözlemden kaynaklı. Kendimi ve beşeri olan her şeyi gözlemlemek sonrasında bence olan somut haline dönüştürmek. Temel prensibim bu süreçte deneyimlemiş, hissetmiş olmak. Temelde beslendiğim nokta insan ve insanın diğer şeyler ile olan ilişkisi.

  1. Antroposen çağında üreten bir sanatçı olmak nasıl bir durum? Bu çağın atmosferinin işlerine etkisi nedir?

Seri üretimin olduğu, tüketim odaklı olan bir zaman dilimine göre oldukça yavaş ilerleyen bir alan da çalışıyorum. Bu süreç doğal olarak benim üretim hızımı etkiliyor. Fakat bu konuda bir acelem yok. Bu kadar harekete dayalı bir çağda olsakta kaosun dışarısında bir sakinlik ile üretiyorum.

Mermer binlerce yıldır insan hayatına temas eden doğal bir malzeme. Bu temas sabır ve irade üzerine kurulmuş bir dengede ilerliyor. Organik bir malzeme olması bütüne bakıldığında polyester, alçı ya da insan tarafından üretilmiş olan birçok maddeye göre çok daha temiz ve sağlıklı.

  1. "Sürdürülebilir sanat" sana ne ifade ediyor? Sanat alanındaki sürdürülebilirlik politikalarıyla ilgili düşüncelerin nedir? Geliştirmek adına neler yapılması gerektiğini düşünüyorsun?

Biz zamanın bir evresinde var olmuş insanlarız. Tıpkı bizden önce var olanlar ve bizden sonra var olacaklar gibi. Mermer eserlerimin büyük boyutlu olmayanları mermer ocaklarıdan çakan atık parçalardan meydana geliyor. Bu parçalar çoğu zaman kum ve mıcır üretiminde kullanılmak üzere işlenmeye gidecek blok parçaları oluyor. Mermer ocaklarından insan emeği ile çıkartılan hiç bir parça kaderine terkedilmiyor. Mutlaka bir şekilde tekrar dönüştürülüp kullanılıyor. İlk etapta mimari öğe olarak (karo-tezgah-döşeme) sonrasında tasarım objeler (tabak, bardak, vazo vb.) kalan düzensiz molozlar öğütülerek beton ve asfalt üretiminde kullanılıyor. En son kalan toz ise ilaç, yem ve kimya sanayisinde kullanılmakta.

Üretim esnasında açığa çıkan atıklar doğada kaldığında herhangi bir zarar verecek kimyasallar içermiyor. Üstelik ocaklarda atık ya da standart dışı olarak görülen blok parçalarını açık alanda dahi binlerce yıl dayanacak eserlere dönüştürüyorum. Bu açıdan zaman ile tamir gerektirmeyecek ya da özellğini kaybedip deforme olamayacak şekilde gelecek nesillere aktarılabilecek.

Sürdürülebir bir gelecek için nicelikden ziyede niteliğe odaklanılması gerektiğini düşünüyorum. Çok bazen azdır... Tıpkı ucuz ve hızlı olan her şeyin zehirli oluğu gibi. Fakat mermer kimyasal içermeyen doğal bir malzemedir.

  1. Sanat sanat için midir? Yoksa sanat, toplum için midir?

Sanat, bana göre ne toplum için ne de sanat için. Sanat bir var olma biçimi ve yıldızlar kadar uzak. Biz gündüzleri görmesekte hep varlar, geceleri daha belirginler. Bana göre sanat geceleyin başınızı gökyüzüne çerip bakmaktan ibret. İzleyicide olan duyguları dönüştüren yine izleyicinin çıkarımıyla sınırlanmış sanatçıdan gelen yansımalar... Var olduğum tabiyattan ve kültürel çevreden "ben"ceye dönüşen iletişim halim zamandan bağımsız andaki temasa dayalı bir aktarım. Toplum ve kitlelerden çok her izleyicide ki bireysel etkileri ve çağrışımları önemsiyorum. Bu temas kaynağından doğan ve izleyiciye doğru akarak çorak taprakları besleyen bir nehire dönüşüyor.

Eserlerini İncele
Share:

Etik Üretim, Sorumlu Tüketim

menü

takipte kal

Hendeseli Blog © 2023 | Tüm hakları saklıdır.