Hendeseli Sanatçılarla yaptığımız Hendeseli Sanat Söyleşilerinin yeni bölümünde konuğumuz Emre Topdemir..
- Emre Topdemir isminden bahseder misin?
2021 yılında üniversite için Uşak’tan İstanbul’a geldim. İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat bölümünde okumaya başladığım dönemde hobi olarak, analog bir fotoğraf makinesi ile fotoğraf çekmeye başladım. O dönemde teknik olarak neredeyse hiç bilgim yoktu. Sonrasında fotoğraf kulübü ile tanışınca öğrenme sürecim hızlanmış oldu ama yine de günümüz digital fotoğrafçılık dönemindeki öğrenme hızını düşünmemek lazım tabii. Sonraki dönemlerde dijital bir makine edinince artık daha çok pratik yapabilir durumda olmuştum ama aslında teknik konular dışında her zaman asıl odaklandığım nokta, fotoğrafta beni derinden etkileyen ve sarsan unsurları, anları yakalamak ve bunu izleyiciler ile paylaşabilmek olmuştur.
Üniversitenin son dönemlerinde önce part-time olarak sonra da tam zamanlı olarak fotoğrafçılık yapmaya başladım.
Şu an hali hazırda kurumsal şirketler ve ajanslar için fotoğrafçılık hizmeti veren bir şirketim var, şu an fotoğraf işçisi olarak çalışmaktayım diyebilirim.
- Hangi alanda işler üretiyorsun? Ürettiğin alanla ilk bağı nasıl kurdun?
Daha çok Fine Art arşivsel fotoğraf baskıları üretmekte ilgilenmekteyim.
- Kadrajına yakaladığın karelerin konusunu neler oluşturuyor? Üretmekten keyif aldığın başlık/lar nedir?
Konular çok değişkenlik gösterebiliyor, bunlar belgesel nitelikte işler olabildiği gibi soyut konular ya da doğadan, çevremizden bir kesit de olabiliyor.
- Üretim aşamasına geçmeden önce nasıl bir hazırlık süreci geçiriyorsun? Sana süreçte eşlik eden kaynaklar oluyor mu?
Geçmişten günümüze birçok fotoğraf sanatçısın işlerinden ilham almışımdır. Bazen de hiç isim yapmamış amatör bir fotoğrafçı bana ilham olabiliyor, ya da beni etkileyen fotoğrafla alakasız başka bir sanat eserini gördüğüm zaman ilham alabiliyorum. Üretmek için özel bir hazırlık sürecim yok aslında, sadece yanımda her zaman kullanıma hazır bir makine bulundurmaya çalışıyorum diyebilirim.
- Seni etkileyen, işlerini yönlendiren ekol ve dönem hangisi?
Birçok fotoğrafçı gibi sanırım, önce National Geographic fotoğrafçıları, sonrasın zamanla tanıdığım Magnum ajansının çoğu eski dönem fotoğrafçıları ve işleri, onların kendine has üslupları beni etkilemiştir. Tabii ismini anmadan geçmek olmaz; Ara Güler sanırm Türk fotoğrafında birçok isme ilham olmuştur. Ama beni etkileyen özel bir ekol ya da dönemden bahsedemem açıkçası. Çünkü bu zamanla değişiklik gösteriyor.
- Antroposen çağında üreten bir fotoğrafçı olmak nasıl bir durum? Bu çağın işlerine etkisi nedir?
Antroposen çağdan kastınız insanlığın var olduğu tüm süreci tanımlıyorsa eğer, ilk insanlardan bu yana bir “iz” bırakma güdümüzün var olduğunu düşünüyorum. Benim iz bırakma aracım da fotoğraf makinesi sanırım.
- "Sürdürülebilir sanat" sana ne ifade ediyor? Sanat alanındaki sürdürülebilirlik politikalarıyla ilgili düşüncelerin nedir? Geliştirmek adına neler yapılması gerektiğini düşünüyorsun?
Sürdürülebilir sanat bana çevresel ve sosyal sorumluluk ilkelerini temel alan bir sanat anlayışını ifade ediyor. Sadece sanatta değil yaşamımızın her alanında sürdürülebilirlik konusunda insanların bilinçli olması gerektiğini düşünüyorum. Sanatçıların da bu konuda toplumu yönlendirebilecek üretimler yapması önemlidir.
- Sanat sanat için midir? Yoksa sanat, toplum için midir?
Bu sorunun cevabını henüz net verebilecek sanatsal bir olgunlukta olduğumu düşünmüyorum. Ama geçmişten günümüze sanat eserlerinin insanları, dolayısıyla toplumları dolaylı yoldan da olsa etkilediğini ve/veya yönlendirdiğini düşünürsek, sanırım toplum içindir yanıtına daha yakınım ama bu konuda düşüncemin net olmadığını tekrar vurgulamak isterim.