Hendeseli Sanatçılarla yaptığımız Hendeseli Sanat Söyleşilerinin yeni bölümünde konuğumuz Nurra Yazıcı..
- Nurra Yazıcı isminden bahseder misin?
1991 yılında İstanbul'da doğdum. Fotoğraf ve çoklu medya üretimleri ile sanatın insanı iyileştirici yönüne odaklanıyorum. Çoklu pozlama, hareket, tekrar, eksiltme, video, nesneler üzerine baskı, grafik gibi birbirinden farklı birçok tekniği kullanıyorum veya bir araya getiriyorum. 2008 yılından bu yana fotoğraf çekmeye, arşivlemeye, yazmaya, videolamaya devam eden bir sanatçıyım. Yaklaşık 10 yıldır Teksas, Houston'da yaşıyorum. İki çocuk annesiyim. Onların özel ihtiyaçlarını karşılarken, kendimi özgürleştirdiğim, iyileştirdiğim ve ifade ettiğim bir yol olarak sanatı seçtim.
- Hangi alanda eserler üretiyorsun? Ürettiğin alanla ilk bağı nasıl kurdun?
Video ve dijital fotoğrafta analog doku araştırmaları, çok katmanlı baskılar, video, edebiyat ve fotoğrafın ortak anlatım dili, resimsel fotoğraf, doğaçlama çekim gibi birçok deneysel araştırma ve uygulamalar ile sanat yapıtları üretiyorum.
Her zaman fikir ve duyguların peşinden merakla giderim. İlk bağı elbette ki fotoğrafla kurdum. Tabii ki bu yol tasarlanmış bir yol değildi. Bu, bağ gibi. Oldukça doğal gelişen bir arzu ve merak hem her şeyin başlangıcı oldu hem de tüm sürecini yürüttü.
- Kadrajına yakaladığın karelerin konusunu neler oluşturuyor? Üretmekten keyif aldığın başlık/lar nedir?
Çalışmalarımda özellikle gökyüzü, bulutlar, keskin olmayan renk geçişleri, hareket, gündelik hayatın içindeki detaylar, doku ve farklı yüzeylerin düşsel katmanlar yarattığı kompozisyonlar ön planda. Boşluğu yaratım için sonsuz olasılıklar vaad eden bir kaynak olarak kullanıyorum. Hayal kurmayı sağlayan ve değişme potansiyeline sahip her türlü leke ilgimi çekiyor.
- Çalışma aşamasına geçmeden önce nasıl bir hazırlık süreci geçiriyorsun? Sana süreçte eşlik eden kaynaklar oluyor mu?
Hangi konu üzerinde çalışıyorsam onu aklımda taşımaya beslemeye başlıyorum. Daha sonra not alma not almadan da fazlası defter üzerinde yazarak çalışma kısmı başlıyor. Portatif termal kağıda baskı alıp defterim üzerinde nasıl olduğuna bakıyorum. Bu baskılar genelde avucumun içinde, çocuklarımı beklerken okul sırasında arabada, terapi salonunda, parkta defterimin üzerinde büyütüyorum. Sonra fikirler notlarla birleşiyor. Bu süreçte duygusal olarak yapıtların veya bazen serilerin gerçekten içinde olma ihtiyacı duyuyorum. İçeriden dışarıya bakmak, izleyici gözünden bakmak veya bakışı yakalamak benim için çok önemli. Eğer o halkadan çıkmışsam projeyi demlenmeye bırakıyorum. Üretmeye devam edemiyorum. Başka bir seri ile hemhal olmaya başlıyorum. Sonra duygularım geri geldiğinde geri dönebiliyorum. Bitirmek için bitiremiyorum hiç bir çalışmamı/yapıtı. Sonra defterlerde biriken fikirleri basmaya koyuluyorum. Çoğu zaman bu aşamada deneysellik işin içine giriyor ve başka bir yöne evriliyor. Bu arayışı ve bu heyecanı çok seviyorum.
- Antroposen çağında üreten bir sanatçı olmak nasıl bir durum? Bu çağın atmosferinin işlerine etkisi nedir?
Ne kadar insan çağından bahsedilse de doğa çalışmalarımın hem içinde hem de sürecinde doğrudan yer alıyor. Ben bütünün bir parçasıyım. Kendi sanatsal üretimimin neredeyse tüm süreci kendi elimden çıkması bir anlamda oldukça Antroposen ama ben bilinçli bir şekilde türler arası dengeyi bozan herhangi bir söylemden ve üretmekten kaçınıyorum. Doğal süreçleri müdahale etmeden gözlemleyerek yaptığım çalışmaların Antroposen çağında bir sanatçının durması ve benimsemesi gereken bir tavır olduğunu, sanatın da evrenin içinde paylaşılan ve üretilen her şey gibi dengede yer alması gerektiğine inandığımı ve kendi alanımda bunun için de uğraştığımı söyleyebilirim.
- "Sürdürülebilir sanat" sana ne ifade ediyor? Sanat alanındaki sürdürülebilirlik politikalarıyla ilgili düşüncelerin nedir? Geliştirmek adına neler yapılması gerektiğini düşünüyorsun?
Kendi yapıtlarımda atık, doğal malzeme ve geri dönüşebilecek geçici içerikler kullanmaya özen gösteriyorum. Hatta denemeler sırasında kullandığım malzemelerle bile yapıt üretiyorum. Pratiğimin merkezimde kağıt olduğu için sürdürülebilir üretim bir fotoğrafçı için oldukça mümkün aslında. Fotoğrafçılık serüvenimde farklı baskı teknikleri ve eski analog fotoğraf makineleri sürdürülebilirlik açısından beni destekliyor. Örneğin yüzeyini kullanabileceğim her türlü atık benim için birer malzeme, pastaneden eve gelen kurabiyelerin konduğu kese kağıdına bile baskı yaptığım çalışmalarım var. Özellikle kağıtları tekrar hayata döndürdüğümü daha sonra da bu yolculuğun en başa döneceğini bilmek huzur verici.
Sürdürülebilirlikle ilgili son olarak bu alanda ciddi çalışmalar yapan insanlarla temas halindeyim. Nasıl geliştiği ile ilgili yeni yeni fikirlere şahit oluyorum, bilinçleniyorum diyebilirim.
- Sanat sanat için midir? Yoksa sanat, toplum için midir?
Sanat benim için tamamen fikirlerin ve duyguların farklı bir ifade biçimi. Bu evrensel bir değer yaratma değil de o dili anlayacak daha da iyisi hissedebilecek insanlara ulaştırmanın bir yolu.
Dönem dönem ortaya çıkan çalışmalarımın kimisi sadece estetik kimisi de daha kavramsal görülebilir. Ama değişmeyecek yönü samimi olmasıdır. Eğer yapılan sanat kurgusal olarak toplum için üretiliyorsa saf bir yaklaşım yoksa sadece o bir iştir. Gerçek bir derdi bir duygusu olmayan yapıt kim için olursa olsun sanat değildir. Sanat o yüzden belki de sanat içindir. Bununla birlikte, o kendi yolunda etkileyeceği ve hatta dönüştüreceği zihinleri ve kalpleri bir şekilde bulur. Tabi, bu konuda tamamen sanatın iyileştirici yönünde durarak sanat ürettiğim için sanat benim için hepsinden öte uzun ve iyileştirici bir yolculuktur.