Hendeseli Tasarımcılar ile yaptığımız söyleşilerinin yeni bölümünde konuğumuz Pinchwerk markasıyla Duygu Girginç.
- Duygu Girginç isminden ve Pinchwerk markasının ortaya çıkışından bahseder misin?
Her zaman alışılmış düşüncelerden uzak durarak kendi iç sesimin keşiflerine odaklanıyorum. Hayata bakış açım, özgürlük alanımın sağladığı yaratıcılıkla şekilleniyor. Profesyonel hayatta farklı girişimlerle uzun yıllar çalıştıktan sonra, seramik yapımına yönelerek kendimi daha fazla dinleme fırsatı buldum. Mıncıklamanın kendimi ifade etmede çok etkili olduğunu fark ettim ve bunu uygulayabileceğim bir alana yöneldim. “Pinch” (mıncıklamak) kelimesi, aynı zamanda seramikte bir terim olarak kullanılıyor. Böylece, hayallerimi gerçekleştirme yolculuğumun bir parçası olan “Pinchwerk” markasını oluşturdum. Pinchwerk, sadece bir marka değil, aynı zamanda benim hayallerimi gerçekleştirme yolculuğumun bir ifadesidir.
- Hangi alanda işler üretiyorsun? Ürettiğin alanla ilk bağı nasıl kurdun?
Çamura elimi sürdüğüm andan itibaren hayal dünyamın beni nereye götüreceğine odaklandım. Yaratıcılığımı ve hayal gücümü yansıtmak için oyun bahçemi her geçen gün daha da geliştirdim. Bu süreçte, stoneware ve porselen, ürünlerimi tasarlamada kendimi en yakın hissettiğim çamur çeşitleri oldu.
- Tasarım parçaların nelerden oluşuyor? Üretmekten en çok keyif aldığın ürünler nelerdir?
İnsan bedeninden ilham alan, modern tarzda, muzip ve etnik detaylar taşıyan objeler tasarlıyorum. Sıradanlıktan uzak, farklılıkların bir arada olduğu, şaşırtıcı objeler üretmekten büyük keyif alıyorum. Her bir objeyi kendi ellerimle tasarlayıp üretiyorum. Geleneksel tasarımları modern dokunuşlarla yeniden inşa etmeyi seviyorum ve bu süreçte özellikle kadın bedeninden ve eski uygarlıklardan ilham alıyorum.
- Üretim aşamasına geçmeden önce nasıl bir hazırlık süreci geçiriyorsun? Sana süreçte eşlik eden kaynaklar oluyor mu?
Zihnimi geçmiş ve gelecek kaygılarından arındırarak işe başlıyorum. O an aklıma gelen imgeleri bir kağıda karalıyorum; yazıyorum, çiziyorum. Saçmalamaktan korkmadan özgürce çalışıyorum ve bu süreçte çok eğleniyorum. Modumu yakaladığım anda hemen çamura yöneliyorum. Bazen de hayran olduğum ve kendimi yakın hissettiğim sanatçıların tasarımlarını inceliyorum. Özgür ruhlu insanlar bana ilham veriyor. Özellikle kalıpların dışına çıkma cesareti göstermiş kadın sanatçıların tasarımları en büyük motivasyon kaynağım.
- Antroposen çağında üreten bir tasarımcı olmak nasıl bir durum? Bu çağın atmosferinin işlerine etkisi nedir?
Antroposen çağında üretken bir tasarımcı olmak, zamanın hızla geçtiği ve birçok şeyin kaçırıldığı hissiyle dolu. Hayatın bu yoğun temposunda, an içinde kalabilmek ve üretkenliğimi sürdürebilmek için doğru ya da yanlış yapmaya odaklanmadan, seçtiğim yolda sakin ve kararlı adımlarla ilerlemeye çalışıyorum.
- Tasarım alanındaki sürdürülebilirlik politikalarıyla ilgili düşüncelerin nedir? Geliştirmek adına neler yapılması gerektiğini düşünüyorsun?
Sanat ve doğa ilişkisini önemsiyorum. Üretim süreçlerinde doğal malzemeler kullanma konusundaki bilgimi sürekli geliştirmeye çalışıyorum. Üreticiler olarak, doğayla daha fazla iç içe olmalı ve doğanın bize verdiği olumlu ve olumsuz geri dönüşleri farkındalığımızı artırarak algılamalıyız. Sürdürülebilirlik adına, doğal kaynakların bilinçli kullanımına ve çevresel etkilerin azaltılmasına yönelik daha fazla adım atmalıyız.