Hendeseli Sanatçılarla yaptığımız Hendeseli Sanat Söyleşilerinin yeni bölümünde konuğumuz Ceyda Kartal..
- Ceyda Kartal isminden bahseder misin?
1987 İzmit doğumluyum. On yılı aşkın süredir kütüphaneci, arşivci kimliğimle kamu sektöründe çalışmaktayım. 2020 yılı pandemi döneminde dengemi bulma arayışındayken punch iğnesi nakışı ve sonrasında dokuma ile ilgilenmeye başladım. Herkesin yaşantısında bir dönüm noktasını işaretlediğini düşündüğüm bu dönem, benim için ellerim ve ipler aracılığıyla yaratabileceğim soyut bir dünyada, kurguladığım yeni bir öz dille konuşabilme tutkumu keşfedişime işaret ediyor. O dönemden bu yana bağımsız bir şekilde geliştirmeye çalıştığım bu dile farklı disiplinleri de ekleyerek deneysel üretimlerimi İstanbul’da sürdürmeye devam ediyorum.
- Hangi alanda eserler üretiyorsun? Ürettiğin alanla ilk bağı nasıl kurdun?
Tekstil alanında modern dokuma ve nakış ağırlıklı eserler üretiyorum. Bu bağlamdaki ilk temasımın çocukluk yıllarında aile içindeki kadınlardan gözlemleyerek öğrendiklerime dayandığını söyleyebilirim. Kumaşlar, ipler ve tekstile dair çeşitli malzemelerin kendine her daim hatırı sayılır ölçüde yer bulduğu evlerde yaşayarak büyümenin, kolektif bir aktarım bilinciyle bu çatı altında bağ kuruşumda etkili bir rol oynadığını düşünüyorum.
- Çalışmalarının konusunu neler oluşturuyor? Üretmekten en çok keyif aldığın başlık/lar nedir?
Aynı zaman diliminde birden fazla düşünce ve duygunun üzerine yoğunlaşmanın bilinç akışında yarattığı kaosu, çoğunlukla üretim esnasında anlık çağrışım ve dürtüsellikle kurgulayarak farklı ortamlarda ortaya çıkarıyorum. Belirli bir konuda keskin sınırlar çizmeden kendi hikâyemle bağdaştırdığım herhangi bir imgeden yola çıkan öznel bir soyutluğu aktarırken izleyenin de kendi hikayesini yaratabilmesini amaçlıyorum. Farklı doku ve formlardaki ipleri bir arada kullanarak oluşturduğum tonlar ve renk geçişlerini, yumuşak, keskin ve katmanlı biçimlerde spontane bir hikâyeleştirme ile yansıtmaktan keyif alıyor, şeylerin ikiliği ve bir yandan da bir aradalığından besleniyorum.
- Üretim aşamasına geçmeden önce nasıl bir hazırlık süreci geçiriyorsun? Sana süreçte eşlik eden kaynaklar oluyor mu?
Günlük akışımda özellikle nakışı canlı tutuyorum; daha çok zihinsel bir süreçle beraber arka planda konuşan iç sesimin kaotikliğini dinleyerek ve zaman zaman aldığım notlar eşliğinde ilerleyen bir nakış çalışması ellerimin altında işlenerek büyümeye devam ediyor. Serbest akışta süreç içerisinde kendiliğinden doğan üretimler bazen henüz bitmeden bir sonrakinin ön çalışmasını hazırlıyor. Gün içinde dış dünyadan ve kendi içimden topladığım seslerden oluşan koro, genellikle gecenin sessizliğinde bu eskiz çalışmalarına yansıyarak ortaya çıkıyor. Tekrara dayalı döngü ile pratikte kullandığım ana materyallerin sessizliğin içinde ritmik adımlarla ivme kazanarak çıkardığı sesler de çalışmanın yönünü belirlemede bu bilinç akışına eşlik ediyor.
- Antroposen çağında üreten bir sanatçı olmak nasıl bir durum? Bu çağın atmosferinin işlerine etkisi nedir?
İnsan faaliyetlerinin geri döndürülemez tahribatlar açarak şekillendirmeye devam ettiği bu çağı fazla kaotik bulurken yıkıcı bir içe dönme arzusu yarattığını düşünüyorum ve hissettiklerimin daha çok kaygılı bir karşıt duruş gibi farklı teknik ve materyalleri bir arada kullanışımla oluşan karmaşık kombinasyonlar aracılığıyla işlerime yansıdığını gözlemliyorum.
- "Sürdürülebilir sanat" sana ne ifade ediyor? Sanat alanındaki sürdürülebilirlik politikalarıyla ilgili düşüncelerin nedir? Geliştirmek adına neler yapılması gerektiğini düşünüyorsun?
Sanat pratiğinde sürdürülebilir ve doğa dostu malzeme kullanımıyla sorumlu üretimler yapılmasını ya da sürdürülebilirliğin kavramsal bir fikir olarak çalışmalara entegre edilmesini desteklerken, kendi pratiğimde de doğal malzemeleri kullanmaya çalışıyorum.
- Sanat sanat için midir? Yoksa sanat, toplum için midir?
Sanatın üretilen eserler noktasında özelleşebilir ve değişkenlik gösterebilen bir kavram olduğunu ve tek başına bir olguyu karşılamadığını düşünmekteyim. Sanat benim için, kişinin ruhunun ve duygularının ifade biçimi ve kurmaya çalıştığı duygusal ortaklık gibi. Sanatçının bu biçimi yansıtırken yeniyi yaratma ve aktarma isteğiyle üretme motivasyonunu sürdürebilmesinde öncelikle kendi kişisel tatminini sağlayıp bundan beslenebileceğini düşünüyorum.