Müslüman Mahallesinde Salyangoz Satmak
Trans Bireylerin Portreleri Üzerinden Toplumsal Algıları Değerlendirmek
Toplumun şekillendirdiği algılar ve önyargılar, bireylerin yaşamlarını derinden etkileyen birer yapı taşıdır. Özellikle trans bireylerin yaşamları, bu algıların ve önyargıların keskin bir şekilde hissedildiği bir sahnedir. Fotoğraf sanatında queer teoriyi kullanarak, trans bireylerin portrelerini çekmek ve onların geçiş süreçlerini belgelemek, bu görünmezlik perdesini aralamaya yönelik önemli bir adımdır.
Çalışmalarımda, toplumun trans bireylere yönelik bakış açısını ve bu bireylerin yaşadıkları süreci mercek altına alıyorum. Geçmişte, trans bireylere karşı beslenen korkular ve önyargılar, onları toplumdan dışlamaya yönelik güçlü bir araçtı. "Dillerinin altında jilet taşırlar" gibi söylentiler, trans bireylerin tehlikeli ve uzak durulması gereken kişiler olarak görülmesine neden oluyordu. Bu tür anlatılar, trans bireylerin insanlıktan çıkarılmasına ve onların acılarının, sevinçlerinin, mücadelelerinin görmezden gelinmesine hizmet etti.
"Müslüman mahallesinde salyangoz satmak" deyimi, toplumun normlarından sapmanın ve kabul edilmemenin sembolü olarak kullanılmıştır. Bu deyimi, çalışmalarımda trans bireylerin toplumda nasıl algılandıklarını ve bu algının nasıl değiştirilebileceğini göstermek amacıyla kullanıyorum. Salyangozun, dokunulmaması gereken bir şey olarak kabul edilmesi, trans bireylerin de benzer bir şekilde dışlanmasını simgeliyor. Ancak bu dışlanma, yalnızca toplumsal normların değil, aynı zamanda korkunun ve bilgisizliğin bir ürünü.
Fotoğraflarımda, trans bireylerin geçiş sürecini, onların kişisel hikayeleri ve mücadeleleri üzerinden anlatıyorum. Bu süreç, yalnızca fiziksel bir dönüşüm değil, aynı zamanda toplumsal kabullenme ve bireysel özgürlük arayışının bir ifadesidir. Toplumun, trans bireylere bakışını değiştirmek ve bu bireylerin insanlığını tanımak için, onları görünür kılmak ve hikayelerini paylaşmak gereklidir.
Sanatın gücü, normları sorgulamak ve görünmez olanı görünür kılmaktır. Trans bireylerin portreleri, onların yalnızca cinsiyet kimliklerini değil, aynı zamanda insanlıklarını ve yaşam mücadelelerini de gözler önüne seriyor. Bu portreler, topluma bir ayna tutarak, önyargıların ve korkuların yerini empati ve anlayışın almasına katkıda bulunmayı amaçlıyor.
Çalışmalarım, trans bireylerin yaşamlarını ve toplumla olan ilişkilerini yeniden değerlendirmek için bir davet niteliğindedir. "Müslüman mahallesinde salyangoz satmak" deyimini yeniden yorumlayarak, trans bireylerin toplumda kabul görmesi ve onların hikayelerinin paylaşılması gerektiğini vurguluyorum. Bu, yalnızca sanatın değil, aynı zamanda insan olmanın da bir gereğidir.
Dijital Fotoğraf Baskısı, 2023
3312x2060px
₺9.000Toplumun şekillendirdiği algılar ve önyargılar, bireylerin yaşamlarını derinden etkileyen birer yapı taşıdır. Özellikle trans bireylerin yaşamları, bu algıların ve önyargıların keskin bir şekilde hissedildiği bir sahnedir. Fotoğraf sanatında queer teoriyi kullanarak, trans bireylerin portrelerini çekmek ve onların geçiş süreçlerini belgelemek, bu görünmezlik perdesini aralamaya yönelik önemli bir adımdır.
Çalışmalarımda, toplumun trans bireylere yönelik bakış açısını ve bu bireylerin yaşadıkları süreci mercek altına alıyorum. Geçmişte, trans bireylere karşı beslenen korkular ve önyargılar, onları toplumdan dışlamaya yönelik güçlü bir araçtı. "Dillerinin altında jilet taşırlar" gibi söylentiler, trans bireylerin tehlikeli ve uzak durulması gereken kişiler olarak görülmesine neden oluyordu. Bu tür anlatılar, trans bireylerin insanlıktan çıkarılmasına ve onların acılarının, sevinçlerinin, mücadelelerinin görmezden gelinmesine hizmet etti.
"Müslüman mahallesinde salyangoz satmak" deyimi, toplumun normlarından sapmanın ve kabul edilmemenin sembolü olarak kullanılmıştır. Bu deyimi, çalışmalarımda trans bireylerin toplumda nasıl algılandıklarını ve bu algının nasıl değiştirilebileceğini göstermek amacıyla kullanıyorum. Salyangozun, dokunulmaması gereken bir şey olarak kabul edilmesi, trans bireylerin de benzer bir şekilde dışlanmasını simgeliyor. Ancak bu dışlanma, yalnızca toplumsal normların değil, aynı zamanda korkunun ve bilgisizliğin bir ürünü.
Fotoğraflarımda, trans bireylerin geçiş sürecini, onların kişisel hikayeleri ve mücadeleleri üzerinden anlatıyorum. Bu süreç, yalnızca fiziksel bir dönüşüm değil, aynı zamanda toplumsal kabullenme ve bireysel özgürlük arayışının bir ifadesidir. Toplumun, trans bireylere bakışını değiştirmek ve bu bireylerin insanlığını tanımak için, onları görünür kılmak ve hikayelerini paylaşmak gereklidir.
Sanatın gücü, normları sorgulamak ve görünmez olanı görünür kılmaktır. Trans bireylerin portreleri, onların yalnızca cinsiyet kimliklerini değil, aynı zamanda insanlıklarını ve yaşam mücadelelerini de gözler önüne seriyor. Bu portreler, topluma bir ayna tutarak, önyargıların ve korkuların yerini empati ve anlayışın almasına katkıda bulunmayı amaçlıyor.
Çalışmalarım, trans bireylerin yaşamlarını ve toplumla olan ilişkilerini yeniden değerlendirmek için bir davet niteliğindedir. "Müslüman mahallesinde salyangoz satmak" deyimini yeniden yorumlayarak, trans bireylerin toplumda kabul görmesi ve onların hikayelerinin paylaşılması gerektiğini vurguluyorum. Bu, yalnızca sanatın değil, aynı zamanda insan olmanın da bir gereğidir.
Dijital Fotoğraf Baskısı, 2023
3312x2060px
Kategori
Etiketler
Sanatçı


